Tuesday, May 17, 2011

Bilmemek Değil, Bilmiyormuş gibi yapmak ayıp..

Aylar önce mönüye orkinos koydum. Çiğ orkinos dilimlerini erken hasat zeytinyağı ile marine ettiğimde inanılmaz keyifli bir hal alıyordu. Biraz deniz tuzu, bazen siyah zeytin ve taze soğan, bazen taze zencefil ve kişnişle servis ediyordum. Bir gün bütün gelen orkinosun yağlı karın kısmını ızgara yapıp domates, siyah zeytin salsayla servis ettim. Tattığımda balığın dokusunun ağızda dağılışına hayran kaldım. Yiyenler parmaklarını yedi. Defne Koryürek’in ‘Üf, püf, olur mu?’ demesini pek algılayamadan iyi orkinos bulduğumda mönüye koydum.


İki hafta önce süper bir Kuzey Marmara kalkanını kızartıp maş fasulyesi raguyla servis ettim. Az piştiğine inandığım ve masaya göndermediğim kalkanın ucundan yerken çocukluğumda bu balığı nasıl sevdiğimi hatırladım. En çok da düğmelerini emme kısmı hoşuma giderdi. Hâlâ severim kalkanı, mevsiminin gelmesini en iple çektiğim balıklardandı.



Ne değil kiminle yediğin önemli

Geçenlerde internette yok olan balıkları okumaya başladım, makaleler makaleleri takip etti. Derken ‘End of the Line’ı seyrettim. Tüylerim öyle diken diken oldu ki bugüne kadarki davranışımı geri alamadığım için çok üzgünüm.

Artık sadece çinekopu, sarıkanatı değil, kalkanı, orkinosu, kılıçı da ne alıyorum, ne satıyorum, ne yiyorum. Bir aşçı olarak pişirmekten ne kadar keyif alsam da, çocuklarımın bu balıkları tanımasının çok daha önemli olduğunu düşünüyorum. Nadasa bırakmanın şart olduğunu görüyorum. Bugünün hırs ve zevklerinin geleceği şekillendirdiğini unutmayıp herkesi biraz daha sorumlu olmaya çağırıyorum. Bizlerin hayatında iki kalkan fazla, iki orkinos eksik yemenin hiçbir farkı olmamakla beraber, görmezden gelmenin en büyük tehlike olduğunu idrak etmenin çok önemli olduğunu anlamaya davet ediyorum. Daha mutlu hayatlar için, bir aşçı olarak yeteneklerimi sergileme egomu bastırmamın gerekli olduğunu düşünüyorum.

Bol sebze ve meyve yiyeceğimiz günler yakın. Aslında üzülmek değil sevinmek lazım. At gözlüklerini çıkarıp genel resmi görmek gerek. Aslında mutluluk ne yiyip içtiğimizde değil, tüketme ruhuyla önemsediğimiz şeyler bunlar; bütün keyif kiminle yiyip içtiğimizde, o andan ne kadar zevk aldığmızda. Kalkanmış, gümüşmüş, hamsiymiş hepsi boş. İyi pazarlar…


08.05.2011 Radikal yazısından.

No comments:

Post a Comment