Sunday, July 11, 2010

Belgrad ormanındaki chantarelle'ler

Geçen hafta Jilber hoca'nın eşliğinde sabahın kör vaktinde Belgrad ormanına daldık. Hepimiz bir önceki günden heyecan yapmıştık. Temmuz ayı mantar avına çıkmak için çok akıllı bir ay değildi aslında. Fakat internette geçtiğimiz haftalarda dönen mail trafiği beni bir şeyler bulabileceğimize inandırmıştı. Ne de olsa İstanbul en yağmurlu yazlarından birini geçiriyordu.
Sabahın erken saatlerinde ormanın kokusu, ışığı çok etkileyiciydi. Gözümüzü yerdeki yapraklara odaklayarak yürümeye başladık. Kendi başımıza olsak tüm günde zor görebileceğimiz mantarlara Jilber hoca sayesinde kısa sürede ulaştık. Kayısı renkli Chantareller başka bir deyişle sarı kız mantarı, diğer bir deyişle girolle'ler yere düşen yaprakların arasında duruyordu. Böyle ulaşılan şeylerin garip bir keyfi var. Mantarların çok ufaklarını bir sonraki haftalara biraz daha büyümeleri için bıraktık, kalanları çakı yardımıyla toplayıp, sepetimize attık. Öğle servisine yetişme telaşından bu keyifli geziyi bir kaç saatte sonlandırmak zorunda kaldık. Her şeye rağmen, Sema'nın dediği gibi yemek aramak ruhumuzda olduğu için mi, yoksa çabanın sonucundaki ödül hissinden mi,yoksa kayısı kokulu bu muhteşem mantarların al benisinden mi bilmiyorum müthiş keyifli bir sabah geçirdik.
Mantarları yıkamayız. Sünger gibi olan mantar yıkandığında bütün suyu çekip tüm lezzetini kaybeder. Biz de ufak bir fırça yardımıyla mantarlarımızı temizleyip az bir kısmını sote ederek bir an önce yiyebilmek için üstüne bir kaç yumurta kırdık. Kalanları, geçen seneden kuruttuğumuz trompetleri suya koyup daha sonra beraber soteledik. Sarımsak, soğan, biberiye ve maydanoz ekleyerek sotelediğimiz mantarlara bol taze çekilmiş karabiber ekleyip soğuk tereyağıyla bağlayarak çok yoğun olmayan bir sos hazırladık. Cuma akşamı bonfile dilimlerinin üstünde servis ettik. Haftaya belgrad turlarımız devam edecek. Chantarellerin çoğalmasını ve porcinilerin çıkmasını sabırsızlıkla bekliyoruz.

No comments:

Post a Comment